Nihâyet izledim: İstanbul Efendisi

Facebook'tu Twitter'dı tamam da, bu ülkede bi de sözlük gerçeği var. Her ne kadar kız düşürmek, adam kaldırmak vs. amaçlarla yazan ("yazmak" hiç bu kadar çift anlamlı olmamıştı!) güzide dostlarımız olsa da böyle ortamlarda; can ciğer arkadaşlıklar, abi-kardeş ilişkileri, güzelim aşklar da yok değil. Hatta hatırı sayılır ölçüde var bu örneklerden, anladığım kadarıyla. Sözlükte tanışıp evlenen bile var yahu!

Bendeniz de itüsözlük denen mecrada bişeyler yazıp kendi çapımda takılırken (ki çok sevdiğim bi tosbaa aracılığıyla girdim sözlüğe), bi gün "Tiyatroya Gidiyoruz Zirvesi" diye bi duyuru gördüm. Amanın, dedim, hangi oyun acaba?! Bi de baktım, üç yıldır gitmek istediğim ama biletin bana gökten inmesini beklediğim ve oyun da kapalı gişe oynadığı için gidemediğim İstanbul Efendisi. (Mezun olduğum cânım lisemde de bu sene bu oyunu oynayacak arkadan gelen bıdıklar). Ama kimseyi tanımıyorum, napıcam needicem derken, tosbaa'ya söyledim, gideriz raadol dedi sağolsun. Çevresi geniş tosbaalar tanımak faydalı bişey vesselam. Efendime söyleyeyim, gittik toplaştık, tanıştık, güle oynaya Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesine ulaştık.

Oyun kitapçığına bakarken, oyunun zaten bildiğim künyesini hatırlayıp sevinç doldum. Yazan: Musahipzade Celal. Yöneten: Engin Alkan. Oyuncular: Engin Alkan, Sevinç Erbulak (Oyundan önce tanıdık gelen sadece bu isimlerdi ancak oyundan sonra muhteşem performansı sayesinde Çağlar Çorumlu'yu da öğrendim. Tıklayın siz de görün.) Dekor: Barış Dinçel. Engin Alkan'ın, kitapçıktaki iddia kokan (ama haklı bi iddia) cümlesi de beni benden aldı: "Birazdan tiyatro izleyeceksiniz. Lütfen koltuklarınıza gömülün ve tadını çıkarın. İyi seyirler."


Derkeen, oyun başladı. Önce kıpır kıpır bi dansla, sonra Afet (Sevil Akı) denen fettan, görmüş geçirmiş kadınla. Sahneler ilerledikçe iyice ısındık oyuna, kahkahalar arttı, alkışlar takip etti onları, Salonda boş yer olmadığından, kenarlara ek sandalye konduğundan bahsetmeme gerek bile yok zaten. Öyle dolu bi salonda oyun izlemek de, film izlemek de ayrı bi keyif. Yanında da güzel insanlar olunca...
Oyunun -bence- en komik sahnesinde, Salvetî Efendi (Engin Alkan) ve oğlu İrfan (Çağlar Çorumlu)'ın tempodan bayıltan diyaloğunda tüm salonun kahkahasının ardından bi çocuk gülüşü duyuldu. "Hihehehe!" Aynı olay bikaç kez tekrarlanınca, Engin Alkan'ın yüzünde sevimli bi "gülücem ama tutuyorum" peydâ oldu. Ve arkasından, iki oyuncunun da sırayla patlattığı, çocuğun gülüşünü direkt hedef alan doğaçlamalarla salon alkış manyağı oldu desem yeridir. İşte tam bunu diyordum , bence tiyatro oyuncusunun en kocaman olduğu an, "Olmak ya da olmamak.." dediği değil, hafif gülümseyip seyirciye akıllıca laf attığı andır. Yeni neslin otoportresi denen zırvalamamda bahsettiğim durum tam da bu.
makyajına kurban olduğum
En bomba bi başka kısım da, Engin Alkan'ın mikrofonu aldığı andı. Bu kadar söyleyeyim, kendiniz şâhit olun.
Mikrofon demişken, bu bi müzikal olduğu için, oyuncuların performansına saygı duymamak mümkün değil. 3 saat boyunca dans edip şarkı söyleyerek oyunu sürdürmek her yiğidin harcı olmasa gerek.
Sevinç Erbulak'ın hoplayıp zıplamaları, enerjik halleri, tavrı edâsı ayrıca hayran olunası.
Eğer bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, bi tiyatro oyununa ayıracak bikaç dakika bulmuşsunuz demektir. Ve iddia ediyorum, İstanbul Efendisi'ne bikaç saat ayırdığınıza hiç pişman olmazsınız. Zirveyi düzenleyen abimizin (ki kendisi üçüncü kez izledi oyunu) dediği gibi, ben kefilim, gidin, gülün, eğlenin.

Orkestraya kocca bir alkış!

Hastası olduğum şarkı, söylenişi, koreografisi itibâriyle, Sakın Geç Kalma Erken Gel.

Bi de şey.. Duur duur duur bekle bekle! Hanimiş irfan!


Şehir Tiyatrolarından, oyunun künyesi, fragmanı vs:
İstanbul Efendisi

Meraklısına; oyun ve dönemi hakkında daha geniş ayrıntı:
İstanbul Efendisi Ardiyesi

"sakın geç kalma erken gel" 
 

katharsis

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

Hiç yorum yok: