Van Gogh Alive

Van Gogh'a karşı duyduğum sempati epey eskiye dayanıyor aslında. Ortaokuldayken resim hocamız bir ressamın elinden çıkmış bir resmi taklit etmemizi söylemişti. Bunu söylediği anda aklıma Starry Night gelmişti. Tabi o zamanlar bilmiyorum Van Gogh'un olduğunu ya da tablonun ismini. Ama bir şekilde hatırlıyorum o resmi, nerden bilemiyorum. Hani baya da güzel taklit etmiştim şimdi ne yalan söyliyim ! ( kehkeh )

Sonraları iyice sevdim ben bu adamın resimlerini. Defter takıntım vardır benim, bilenler bilir, Van Gogh tablolu kapakları olan defterler, ajandalar aldım. İçten içe ressama karşı da bir yakınlık hissettim. Ben ressam olsaydım aha da böyle çizerdim dedim. Bugün öğrendim ki iç dünyası da çok güzel olan bir insanmış. Tanısaymışım çok severmişim, hatta aşık olurmuşum.

Abdi İbrahim  100. kuruluş yıldönümünü kutlamak amaçlı Van Gogh Alive sergisini düzenledi. 15 Mayıs'a kadar devam edecek olan bu sergiyi bugün ben de pek sevgili bir arkadaşımla ziyaret ettim ve hayran kaldık.

21.yy teknolojisinde resim gibi çok eski bir sanat dalının döneme ayak uydurması gerektiğini düşünüyorum ve bu sergi tam anlamıyla bunu gerçekleştirmiş. Sadece tabloları duvarlara yansıtmakla kalmamışlar, resimleri canlandırmışlar adeta.Ve bunları yaparken harika müziklerin bu görsel şölene eşlik etmesini sağlamışlar. Neler dikkatimi çekti, hoşuma gitti :

     Müziğin ritmi ile senkronize şekilde tablolar bir bir yansıyor ya da kayboluyor.

     Değişik teknikler kullanarak resimlerin içindeki bazı nesneleri kesilmiş, ve yine müziğe uygun bir ritimle sırayla yerleştiriliyor.

     Bazı çizimlere hareket de katılmış. Örneğin günlüklerinin yansıtıldığı kısımda, yine Van Goghun günlüklerine çizdiği kuşlar canlanıyor ve duvarda uçmaya başlıyorlar.

     Tüm bunlar olurken dört duvarın her birinde Van Gogh'un günlüklerinde ve mektuplarında olan sözler yansıtılıyor. Beni en çok mutlu eden kısım burası oldu. Çünkü Van Gogh'un ne güzel bir insan olduğunu, kendisiyle nasıl sorunları olduğunu ama doğaya, yaşamaya nasıl hayran olduğunu, içindeki insan sevgisini gördüm.

       Bazı sözlerini hızla not aldım :   " Hayatı bilmek için bir çok şeyi sevmek gerek"
                                                   " Genellikle ızdırabın derinliklerinde olsamda içimde hala bir sükunet, saf bir ahenk ve müzik var"Şimdi bu adamı ben nasıl sevmem ya, na sıl sev mem ?!
                                                  " İçimde büyük bir ateş yanıyor, fakat kimse ateşin başında ısınmak için gelmiyor ve yanından geçenler sadece dumanı görüyor." 

       Sergi sırasında çektiğim bir fotoğraf çok hoşuma gitti. Ziyaretçilerin siluetleri resimlerle çok uyumlu olmamış mı ? Adeta tablonun içindeler, tıpkı sloganındaki gibi :) En sevdiğim tablo starry night idi zaten, daha da bir sevdim.


Bu harika sergi sırasınca bize eşlik eden bazı müzikler : 
Yann Tiersenn - Mouvement Introductif
Schubert- Six Movements musicaux No.3
Erik Satie - Gnossienne No.1

Gösteri sonrası dükkan kısmında ise kendimizden geçtik. İç dünyasına hayranlığım başladığı için kardeşi Theo' ya yazdığı mektupların olduğu bir kitabı hiç kaçırmadan aldım. Favori tablom olan Starry Night'ın ise kalemi vardı hiç kaçırır mıyım?  

Derin ve şefkatli hisler besliyormuşsun sevgili güzel insan Van Gogh !

Maçka Dergisi'nde yayınlanan versiyonu için sizi şöyle alalım.

Mini Anketimiz : Ganimet Kutunda Neler Var?

Zeze

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

1 yorum:

Esra dedi ki...

Kesinlikle ben de gitmeliyim dedirten bir yazı.Zaten hep aklımda var, artık zamanı geldi..Starry Night ve insanların içinde var olduğu an...etkileyici olmuş!