Gösteri Peygamberi - Chuck Palahniuk


Testleri geçmek için öylesine bir heyecana kapılmıştık ki, vaftiz gecesinin sonunda olacaklara hiç kafa patlatmamıştık.

En kötü korkularımızla, kurbağaları sıkmak, solucanları yemek, zehirler ve asbestlerle o kadar kafayı bozmuştuk ki, testleri geçip iyi işler bulsak bile hayatın ne kadar sıkıcı olabileceğini hiç düşünmemiştik.

Sonsuza kadar bulaşık yıkamak.
Sonsuza kadar gümüşleri parlatmak.
Çimleri kesmek.
Tekrar.”

         Veee yine bir Chuck Palahniuk kitabıyla karşınızdayız. Gösteri Peygamberi. Esas adamımız Tender Branson bize hikayesini düşmekte olan bir uçağın içinde anlatmaya başlar.  Amerika’da toplumdan izole bir şekilde yaşayan bir din mezhebi olan Creedishlerin üyesi olan Tender Branson, bu topluluğun kurallarına göre belli bir yaştan sonra “dış dünya”ya çalışmaya gönderilir. Abisi Adam Branson ise mezhebin topraklarında kalıp çocuk yapmaya devam edecek tek aile üyesidir. Tender’ ın dış dünyada çalıştığı süreç içinde bir gün Creedish topraklarındaki tüm aile üyeleri toplu intihar eder. Kurallarına sadık olan dış dünyadaki diğer Creedishler de intihar etmeye başlar. Tender hariç.

         Tender boş zamanlarında, dağıttığı broşürler sayesinde intihar etmeye meyilli insanlarla telefonda konuşur ve onları ölmeye teşvik eder. Bu sayede abisinin ölümüne sebep olduğu Fertility ile tanışır. Hikaye dallanır budaklanır, Tender son yaşayan Creedish olarak  show dünyasına dalar ( daldırılır) . Sonunda Tender Branson kendini düşmekte olan bir uçakta hikayesini kayıt cihazına anlatırken bulur. 
        Bir değişiklik olsun dedik ve kitapla ilgili düşüncelerimizi paylaştığımız bir msn görüşmesini size direk aktarmaya karar verdik. Buyrun efenim : 


                                 ---------------DİKKAT SPOILER!---------------

Z: Ya ben bi’ konudan küt diye girmek istiyorum mesela. Şimdi bu Creedish topluluğu var ya. Bunlar tamamen izole bi hayat yaşıyor, medyadan tüketimden uzak. E bütün bunlar aslında Palahniuk’un savaş açtığı şeylere karşı. Palahniuk’a en uygun dünya belki bu iken neden bu dünyayı da korkunç lanse ediyor. Bu adam hiçbir topluluktan, yaşam formundan hoşlanmıyor mu nedir?

K: Creedishler de şey ama, şarlatan bildiğin. Köle taciri gibi bi’ şeyler aslında.


Z: Ya evet öyle aslında sonunda iyice çıkıyodu meydana. Ama niye peki isteğine en yakın yeri de şarlatan yaptı ki bu adam?
K: İstediğine yakın mı ki?

Z: E kitabın başında hani abi dış dünyaya yollanıyordu ve kardeşine anlatıyordu. Hatta Palahniuk hep eleştirdiği şeyleri bu yolla anlatıyodu :

“Dışarıdaki dünyada televizyon denen ruhlar insanları evlerinde ziyaret ediyor, dedi Adam.”

“Bir arada olmaktan nefret ettikleri, ama yalnız kalmaktan da korktukalrı için insanlar telefon denen bir alet kullanıyormuş.”

“Dışarıdaki insanlar nefes almadan konuşup, saçma sapan şeyler söylüyorlardı. Konuşmadıkları zamanlardaysa, tekrar tekrar aynı şarkıları söyleyen insanların kopya edilmiş seslerinin yankılandığı radyolar dolduruyordu bu boşluğu.”

“İnsanları tembelleştirmek için elektrik tellerinden kötülük geçiyormuş. İnsanlar bulaşıklarını yıkamadan dolaba geri koyuyorlar ve bulaşıkları dolap yıkıyorumuş.”



K: He evet.. Evet sonra bi’ baktık aslında içerisi de yalanmış. Yani neyin içinde olursan ol, onun gerçek yüzünü göremiyormuşsun.Ama dışardan baktığın şeyi daha iyi değerlendiriyorsun. Abi için de öyle. Aşırı inanmış kendini adamış Creedishe, orda sonuna kadar kör. Ama bizim dünyamız hakkında nokta atışı yorumlar yapıyor. Demek ki neymiş, insan etrafını saran neyse onunla kör oluyormuş. True story :D

Z: Ne güzel anlattın be, aynen öyle !

K: Bir de kitapla ilgili şey çok hoş. Sayfa numaralarının 290dan başladığını gördüğümde çok heycanlanmıştım. Bölümler de 47 den 1 e doğru ya.

Z: Hikaye sondan başa anlatılıyor konsepti amaçlı diğ mi?

K: İvit.

Z: Aslında basit bir fikir ama daha önce hiç görmemiştim. Başarılı. Ben bi’ an baskı hatası mı acaba diye düşünmüştüm :D

K: Ama mesela bunu kimseye söylemek istemiyorum herkes bunu kendi içinde yaşasın yaşıycaksa diyorum böyle.

Z: Okuyucularımıza bir ayrıcalık yapıcaz ama galiba:D

K: Galiba ehehehe. Ya ya.. Sayfa numaralarındaki oyun desek ühüü

Z: Gerisini merak edip kendileri çözsün diyosun yani :D Şey hikayeciği de benim çok hoşuma gitmişti. Hani esas adama iş veren aile. Misafirliğe giderken neyi nasıl yiyeceklerinin hazırlığını yapıyorlardı.
Acayip abartıyla süper anlatmıyo mu bazı insanları??


K: Evet yerin dibine sokuyor. İtin götüne aslında da :D ( A aaaa )

Z: Tam hyperbel.

K: O ney?

Z: Almanca dersinde kullanırdık. Süper abartı manasında.

K: Hiperbel diye mi okunuyo?

Z: Cıks, hüperbel.

K: Aaa garüp.

Z: Neyse işte, ailenin planlama manyaklıkları falan ben bayıldım o aileye :D

K: Bunlar hep kilisede öğretiliyodu diğ mi? Bu temizlik yöntemleri falan.

Z: Evet kilisede ama şey.. Yok kan lekesi, meni lekesi , bıçak kesiği bunları kendi öğreniyodu. Hatta diyordu ki kilisede bize bilmem ne öğretildi ama gerçek hayatta buna ihtiyaç olmaz.

K: Aaa… Evet. Hımm o zaman bu adam bu işlere baya takıkmış. “Günce”de ( Palahniuk’un bir başka kitabı) de benzer bir muabbet vardı. Güzel sanatlarda bu öğretilir ama şu öğretilmez diye.

Z: Palahniuk’un şey huyu bu işte. Her kitabında müthiş bi’ bilgi birikimi var ama genelde “ Bunları biliyor muydunuz?” kıvamında şeyler. Ölüm pornosundaki bilgiler gibi. Şişme bebeği Hitler icat etmiş diyodu mesela, savaş sırasında askerleri tatmin edebilmek için.

K: Ya da anne karnında bebeklerin mastürbasyon yapması… Evet ama doğruluğunu hiç kontrol etmedim :D Kitapta esas adamın şöhret olduktan sonraki evrimi de baya çılgın. Kendini menajere teslim ediyo baya. İşte liposakşınlar botokslar deli gibi. Görünümü için uğraşıyorlar, kilo verdiriyorlar bilmem ne..

Z: Evet ya ne korkunçtu menajerin her şeye bakış açısı...

K: Hahaha dua kitapları?

Z: Evet ya. Erken boşalmama duası mesela. :D

K: Şimdi bu mezhebin çocuklarına kilisede doğum izletiyolardı diğ mi?

Z: O biraz zayıf değil mi ya.. Lost’un son sezonunda aslında herkesin öldüğünü söylemesi gibi.

K: Yani pek yeterli gelmedi bana da. Hadi kilisedeyken toplum baskısı olsun da, adam gerçek dünyaya dönmüş hala hiçbi cinsel deneyim yaşamamış.

Z: Belki küçüklükte travma falan.. Adam hatırlamıyo bile olayı.

K: Doğum o kadar korkunç bişey mi ki ama? Kızlar daha çok etkilenebilir belki ama erkekleri çok da etkileyen bi durum yok ki.. Bilemedim.

Z: Çocuk onu cinsellikle bağlamaz ki bi de. Hadi sevişmeyi izletseler neyse.

K: Ben öyle sanmıştım başta. Çocukken o da iğrenç gelebilir, soğurlar belki falan.

Z: Aynen. Ben sevişme gelicek sanmıştım. Ya da tecavüz.

Z: Kızdan hiç bahsetmedik

K: Ama tam anlamadım ben onu da. Adı fertility şimdi. Ve kısır. Bu bi tezat evet onu anladım. :D

Z: Bak bu tezatlığı şeye bağlayabiliriz. Hiçbi şey dışardan göründüğü gibi değildir. Hani creedishler falan. Ama bi şekide taşıyıcılık yapıyo. Napıyo anlamadım ki. Adamın spermi için mi sadece? E mastürbasyon yapsın hacı hatuna ne gerek var?

K: Heh ben de onu anlamadım. Bi de sonra kadın hamile çıkıyo.

Z: Yok o sonra yalan ya. Adamı uçağa çekmek için?

K: Ama şey diyo. Adamın anlayınca kandırıldığını, “Peki gerçekten hamile misin?”
“Korkarım öyle, ama bunu gerçekten bilmiyordum. Katıksız bi mucize.”

Z: Ama yöntemi de anlamadığım için en başta, bu konuda sınırlıyım. Kısır ama taşıyıcı nası oluyo ki?

K: Aslında ben okurken şey diye düşündüm: Kısır olduğunu kendisi biliyo sadece, müşteriye söylemiyo. İşini yapıp parayı alıyo ama çocuk mocuk yok. Dolandırıyo yani.

Z: Aa, cidden öyle olabilir.

K: Adamın hayal ettiği bi dünya var mı merak ettim şimdi.

Z: Palahniuk’un mu?

K: Hıhı.

Z: Bir şeyleri eleştirdiğine göre yerine koymak istediği şeyler olması gerekmez mi? Bikaç ekleme bikaç  çıkarma.

K: Gerekir tabi. Popüler kültürü eleştirirken kendisi de popüler olmakta yalnız.

Z: Evet gerçekten. Kısır döngümsü. Yani birşeyleri eleştiriyo, bu eleştirinin bi faydası olması için insanlara ulaşmalı. Ulaşınca popüler oluyo ama eleştirdiği şey popülerlik: Bum !

K:Son olarak, hakkında bu kadar atıp tuttuğumuz kitabın yazarı, kitapla ilgili ne demiş, söylemeden geçmeyelim: 

  
The books are never about what you think they are about. Survivor is really about our education system because I feel, more often than not, kids are sort of taught or trained to be the best possible cogs in some big corporate machine. They're not really taught in an empowered way that they can start their own company so that they can create and run their own lives. They are sort of taught to be just good employees, to just fit in.”

                                                                                                      Chuck Palahniuk







Zeze

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

2 yorum:

Ufuk Parlak dedi ki...

Palahniuk'un Fight Club'ını yıllar önce e-kitap olarak okumuştum. Bence sıradışı bir yazar, Gösteri Peygamberi de ilgi çekici duruyor. Konuşmalarınızın tamamını ise spoiler endişesiyle okumadım :)

katharsis dedi ki...

Palahniuk'un sıradışı olduğu konusunda oldukça hemfikiriz.
Konuşmalarda ağır spoiler var, iyi yapmışsın okumamakla. Yazının başında uyarmamışız biz de, düzeltiyoruz hemen. Kitabı okuduktan sonra tekrar bekliyoruz o zaman :)