Çıldırdım, ÇILDIRDIM! Dün gece yerimde hop oturup hop kalktım. Nefret ettim, sövdüm, sonra alıştım, sonra daha fazla istedim ve daha fazla ve daha da fazla !
Cumartesi sabahlarının ufak bir eğlencesi olarak başladı The Last Airbender Avatar yani Son Hava Bükücü Avatar. Mutsuz bir dönemimdi o zamanlar ve güne onla başlamak iyi geliyordu. Sonra kesmedi hafta iki üç izlemek internetten izlemeye başladım. Ağır bir sorumluluk altındaki muzur çocuk Aang, ağırbaşlı, plancı, ciddi, yardımsever Katara. En başta kötü adam olsa da ben ateş bükücü ergen asi gencimiz Zuko'yu da hep severdim ben. He bir de yine bir başka arkadaşım beni Katara ile özdeşleştirmişti karakter olaraktan.
Ama iki yıl önce kadar bitmişti Avatar.. Sonra iğrenç ötesi bir filmi çıktı 3D. Nefret etmiştim berbattı ! Avatara yapılan bir hakaretti adeta.
Sonra duydum ki Avatar The Legend of Korra serisi ile devam ediyor ! Sonunda dün akşam izlemeye vaktim oldu.
Çok spoiler vermeyeyim. Ama başta nefret ettim. Çünkü çok sevdiği bir şeyde ufak değişiklikler bile insanı üzer, hayalkırıklığına iter. Alışamadım başta bir türlü. Modern şehir hayatı ile avatarı bağdaştıramadım. Zaten anlamadım da ulen maksimum yüz yılda nası bu kadar geliştiler ! Neyse... O da avatar Aang'in muhteşem gücüne bağlı olsun..
Ama ikinci bölümden sonra bi sevdim ben bu Korrayı ya ! Bir kere su bükücü. Ben en çok su bükmeyi sevmişimdir zaten. Ve de bir kız. Yani feminist falan değilim tabi ama hoşuma gitti. Sonra modern dünyaya geçtiğimiz için böyle politik sorunlar, şehir mafyaları falan. Konu daha güncel. İkinci bölümden hemen bir aşk hikayesi de filizlendi.
Bir de pro-bükücülük diye bir şey var ki harika ! Harry Potter'da Quidditch kitaba nasıl tat katıyorsa bu da öyle.
Haydi haydi hemen izleyin siz de ! Ben üçüncü bölümü sabırsızlıkla bekliyorum..
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
1 yorum:
aaa. sen de mi brütüs? :)
Yorum Gönder