Salıyı da hiç sevmem işte aynen böyle. O da huysuz bir kadın. Perşembeyi çekemez hiç. Ama son bir kaç gündür salı günlerini sevmeye başladım. Güne geç başlıyorum bir kere, dersim 10.30 da ve gittiğim derse seve seve gidiyorum. Türkçe 102 kendisi. Hocamız dünya tatlısı, kültür bombası, hoş sohbetli bir hatun. Bana pek yabancı olan türk yazarları tanıtıyor, yazı yazmak hakkında ufak tüyolar da veriyor. Diyeceksiniz ki "e lisede de vardı türkçe dersi". Ama bu hatun çok başka. Edebiyat derslerini lisede hiç sevmezdim. Hatta bu yüzden türk yazarların eserlerini okumaktan hep kaçtım, bir başka önyargım da budur. Ama bu kadın sayesinde heveslenmeye başladım türk yazarları okumaya.
Bir kere kadın ders vermiyor adeta sohbet ediyor bizimle. X yazarı şurda doğdu, şurda okudu, eserleri bunlar bunlar diye ezber koymuyor önümüze. Tabi ki bahsediyor bunlardan ama dedim ya, sohbet havasında. Bir yazarın onun için ne ifade ettiğini anlatıyor mesela. Bir hikayesini okudu diyelim, neler hissetti onu anlatıyor ve bizi de yorumlamaya teşvik ediyor.
Bugün gittim kütüphaneden Sait Faik Abasıyanık hikayelerinin olduğu bir kitap aldım. " Her daim arayış içinde olan bir yazar" diyorlar onun için. İç sıkıntısı hiç bitmezmiş. Diyorlar ki : " Onun dünyası bir fikir dünyası değil, kendine has, günlük yaşayışlardan, sade isteklerden, küçük mutluluklardan doğan bir hayal dünyasıdır" .Bundan daha uygun bir yazar olabilir mi benim için? Yıktım önyargılarımı. Karakterine kanım kaynadı şimdiden, şimdi sıra hikayelerinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder