Bu haftanın ve hatta bu yılın en sıcak günü bugün. Saatleri ileri aldık, bi saatimiz kayboldu cânım kankamın dediği gibi, ama artık hava daha geç kararacak. Seviniyorum. Heyecanlanıyorum baharın geldiğini fark ettiğimde. 2006 yılının bahar başlangıcı geliyor hep aklıma. Evden hastaneye yürürken, yanımda annemle, "Bahar gelmiş." diye düşünmüştüm. "Hava iyice ısınmış, kuşlar cıvıldıyor, ağaçlar çiçeklenmiş. Ne zaman oldu bunlar? Dün farkında değildim." Sevindiğimi hatırlıyorum yine. Artık baharın geldiğine dair her küçük değişimi takip ediyorum. Hiçbirini kaçırmamaya çalışıyorum. Hava ısınınca zaman daha çabuk buharlaşıyor.
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder