Ben çocuklarla pek anlaşamam. Hiç bulunduğu ortamdaki çocukları etrafına toplayıp onlara oyunlar oynatan bi abla olamadım. Bugünden bikaç yıl önce, zaten kendimi de çocuk vasfına uygun bulduğumdan, onları nerdeyse rakip olarak görüyordum. Küçük bi kardeşim de, etrafta benden küçük bi kuzenim de olmadığı için, genelde "evin çocuğu" ben oldum hep. Sonra durumlar değişip de abla rolüne bürünmem gerektiğinde de beceremedim. Uyum sağlayamadım. O yüzden çocuk, bebek gibi insan yavrusu formlarının hiçbiriyle "Aman da hanimiş!"ten öte diyaloğum olmadı. Zaten çocuklar da bana bayılmıyorlar. En son 5 yaşında bi kız çocuğu benle oyun oynamak istediğinde, kıramayıp kabul ettim. Oyunumuz, kızın bana "Çok sıkıcısın." demesiyle son buldu.
Gelgelelim (gelgelelim mi?), bi tanesi var ki, ben hayatımda böyle şirinlik görmedim. Ben hayatında bi çocuğu, bi bebeği özlememiş insanım, bu keretayı özlüyorum yahu. Kuzenimin tam iki yaşındaki kızı. Böyle bi tombalaklık olamaz. Yarım yamalak konuşuyor hâlâ, daha da sevimli oluyor tabi.
Finallerdi, tatil uyuşukluğuydu, kardı derken uzun zamandır görememiştim tipitipi. Pazar günü onlara gittim. Annemden alışkanlık edinmiş, çantasını kapıp "Süppiz?" diyor. Biz de sürprizleri hazırlayıp gittik, bi kısmı bende, bi kısmı annemde. Sıra bana gelince Eti Puf verdim. Teyzesi de "Aaa, puf getirmiş sana." falan deyince bu tosbik kaptı tabi, "Pup!" diye gezinmeye başladı elinde süppiziyle. Ve bikaç ay önce adımı söyleyemediği için üzülüyordum, adımı da öğrenmiş. Çocuklara yeni bi kelime öğretirken mesela "muuus-luk" dersin ya, aynen öyle söylüyor adımı.
Bu sabah telefonda beni istemiş. Resmen anneme "Katharsis yok?" demiş. (Katharsis dememiş tabi, o kadar aşmadı henüz.). Koştum hemen telefona, bana yine adımı öyle hece hece söyleyip hemen arkasından "Pup?" dedi. Başkasından almıyormuş puf'u, ben gidip verecekmişim. Sen kendin pufsun zaten tombalak.
Şimdi tek korkum, iyice konuşmaya başlayıp biraz da büyüyünce sevimliliğinin azalması; çok konuşan bilmiş kız çocukları olur ya, öyle olması. Nolur olmasın öyle ya. Hiç sevimli olmuyorlar gerçekten. Sırf bu yüzden ilerde oğlum olsun istiyorum. Veyahut şeyden korkuyorum, büyür de o 5 yaşındaki kız gibi beni sıkıcı bulursa? Naparım o zaman? Tombalak, nolur sev beni, ve hiçbi zaman şımarma tamam mı? Yanaklarından mıncırıp, gıdından öpüyorum. İmza, katharsis pup.
Mini Anketimiz: Ganimet Kutunda Neler Var?
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
Follow
Blog Archive
-
▼
2012
(
106
)
-
▼
Şubat
(
13
)
- Huzursuzluğun Kitabı
- IF İstanbul - Two Years At Sea
- Buraları boş bırakmamak lâzım.
- Nihâyet izledim: İstanbul Efendisi
- IF İstanbul 2012 - Olabileceğim Belki de Olduğum İ...
- IF İstanbul 2012 - Nana
- Takdir = Tatmin
- New York Üçlemesi - Paul Auster
- Mutluluk bi an
- Pas Tutmuş Beyinlere Protesto
- Today
- IF Geliyor Tralalala !
- Puf
-
▼
Şubat
(
13
)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder