Şikayetim var !
Yeni bir döneme başladık üniversitemizde pek heyecanlıyız mutluyuz falan filan zart zurt. Ders seçme döneminde hevesle tüm seçmeli ingilizce derslerini araştırdım ne seçeyim diye sonra mutlulukla Short Stories de karar kıldım. Kısa hikayeler okunacak, incelenicek, yorumlanıcak. Tam benlik yani ! Dedim bu mühendis yuvasında kitaba hevesli insanlar bulurum, tartışırız ederiz. Bi' mutluluk bi' heves bende..
Bugün ilk derse neşeyle gittim. Ve hayalkırıklığı. Yaklaşık 30 öğrenciden 15 i kitap okumaktan hoşlanmadığını söyledi. Kalan 15 i ise favori yazarlarınız kimler sorusuna verecek cevap bulamadı. 8 kişi Dan Brown dedi. ( ilk Dan Brown diyen kız sağolsun.) iki kere grange, üç kere tolkien. Ötesi yok.. Bi' tanesi J.K Rowling dedi. Ulan ! Gelmişsin yirmi yaşına, Harry Potter biteli olmuş yıllar.. Yanlış anlaşılmasın ben de bir Harry Potter hayranıyım ikinci sınıfta okumaya başladım, bi günde bitirirdim kitabı çıkınca. Ama gelmişsin üniversiteye en sevdiğin yazara J.K Rowling mi diyosun ?! İki çocuk gördüm sadece potansiyel olan, Chuck Palahniuk okuyormuş. Ama kendisi son zamanlarda bestseller olduğu için de olabilir, çözemedim. Koca sınıfta topu topu iki kişi !
Bi' tanesi de müthiş bir özgüven patlaması ile çok cool olduğundan emin bir şekilde tahtayı göstererek : " Hocam yani ben öyle Kafka mafka gogo mogo bilmem okumam." (tahtada kafka ve gogol yazıyor.) İyi bok yiyosun ! Gel de sen böyle erkeklerle dolu bir üniversitede aşık olunacak adam bul.
Gençler napıyorsunuz ya ? Bayanlar hayatınız sadece make up ve boy friend mi ? Bu mudur? Ya siz erkekler ? Bari kızları etkilemek için bir kaç şey okumaya özen gösterin. Ha ama doğru haklısınız etkilemeyi hedeflediğiniz kız sadece Canan Tan okuduğu için en iyi ihtimalle, gerek yok.
Ben naptım ? Hangisini söylesem acaba diye düşünürken böyle bir manzarayla karşılaşınca ukala yaftası yememek için mütevazi bir şekilde iki üç isim söyledim savdım sıramı. Ülkemizde okuyan dinleyen tartışan DÜŞÜNEN beyinler "entel" sıfatıyla damgalanıp ukala bulunuyor malesef. Ne yazık..
Benim üniversitemle alakalı dedim, aradım arkadaşlarımı sövdüm bağıra çağıra. Dediler Zeze ne sandın ki sen herkesi biz mi sandın sen mi sandın ? Durum genelde bu.
Yazık çok yazık.
Midnight in Paris'te adam başka bir döneme ait olduğunu hissediyordu. Ben doğru zamandayım ama yanlış insanlarla , belki yanlış yerde.
Bana yanıldığımı gösterin, bir ses edin yorum atın. Hayıııır biz de varız yalnız değilsin hacı diyin. Yapmayın etmeyin ağalar.
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
Follow
Blog Archive
-
▼
2012
(
106
)
-
▼
Şubat
(
13
)
- Huzursuzluğun Kitabı
- IF İstanbul - Two Years At Sea
- Buraları boş bırakmamak lâzım.
- Nihâyet izledim: İstanbul Efendisi
- IF İstanbul 2012 - Olabileceğim Belki de Olduğum İ...
- IF İstanbul 2012 - Nana
- Takdir = Tatmin
- New York Üçlemesi - Paul Auster
- Mutluluk bi an
- Pas Tutmuş Beyinlere Protesto
- Today
- IF Geliyor Tralalala !
- Puf
-
▼
Şubat
(
13
)
1 yorum:
daha sık ukalâ ol, çok yakışmış. "Ha ama doğru haklısınız etkilemeyi hedeflediğiniz kız sadece Canan Tan okuduğu için en iyi ihtimalle, gerek yok." kısmına öldüm. ahahaha. eroinle dans hacıııı. :D
Yorum Gönder