Farkettim ki bugünüm okumak, yazmak, blog için internette bişeylere bakınmak, Dogo'dan aldığım yeni botlarımı giyip giyip çıkarmak gibi şeylerle geçecek.
Yarın okula dönüyorum. Vakti gelmişti artık. Düzensiz öğrenciliğimin getirisi olarak, her yeni yaşımda yeni bi sınıfa başlıyorum. Çoktan başlayanlara bol enerji, yeni başlayacaklara da tatil uyuşukluğundan acil kurtuluşlar diliyorum.
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
Follow
Blog Archive
-
▼
2012
(
106
)
-
▼
Şubat
(
13
)
- Huzursuzluğun Kitabı
- IF İstanbul - Two Years At Sea
- Buraları boş bırakmamak lâzım.
- Nihâyet izledim: İstanbul Efendisi
- IF İstanbul 2012 - Olabileceğim Belki de Olduğum İ...
- IF İstanbul 2012 - Nana
- Takdir = Tatmin
- New York Üçlemesi - Paul Auster
- Mutluluk bi an
- Pas Tutmuş Beyinlere Protesto
- Today
- IF Geliyor Tralalala !
- Puf
-
▼
Şubat
(
13
)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder