Davet

Dün, Sibel Yerdeniz'in T24'teki 13 Haziran tarihli yazısını okuyordum: "Hayat sen ne sarsıcı, ne zalim, sen ne muhteşem bir şeysin!". Gezi Parkı üzerine. Bir direniş gecesinde yaşadığı sarsıcı, zalim ve muhteşem şeyler üzerine.

Yazının sonuna, Kanadalı bir Kızılderili dediği Oriah Mountain Dreamer'ın "Invitation (Davet)" adlı metninin kendi yapmış olduğu çevirisini ekliyor.

"Çünkü bu uzun, bu karanlık, bu ürkütücü, bu muhteşem, bu büyüleyici gecelerin bütün marjinal, bütün çapulcu çocuklarının, oralarda bir yerlerde hâlâ nefes alıp verdiğini bilmek istiyorum." diyor.

Oriah Mountain Dreamer, Kanada'nın Ontario eyaletinde yaşıyor. Atalarında yerli Amerikalılar var anladığım kadarıyla.

Metnin Sibel Yerdeniz tarafından yapılmış çevirisini okuyorum ve, evet etkileniyorum. En doğru kelime bu.

“Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Özlediğin, arzuladığın şeylerin hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini, bilmek istiyorum.

Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için, aptal gibi görünme riskini göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum.

Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan kederlerimizle yüzleşip yüzleşemeyeceğini bilmek istiyorum.

Yüreğin doğanın ritmi ve yaşama sevinciyle dolu bir sevdanın sınırlarına vardığında, o sınırları feda edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.

Anlattığın hikâyenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi ruhuna ihanet etmemek için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum. İhaneti göze aldığın her seferinde, sonuçlarını ayakta karşılayıp karşılayamayacağını bilmek istiyorum.

‘Güven’ kelimesinin senin için ne ifade ettiğini bilmek istiyorum. Bazen sana karanlık gibi görünse bile, gelen günün içindeki o büyülü ışığı görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.

Hatalarımıza fırsat verip vermeyeceğini, bir gölün kenarında durduğumuzda ‘gümüş ay´a benimle birlikte “EVET!” diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.

Nerede yaşadığın ya da neye sahip olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, kırılmış, yorgun ve bitap, ayağa kalkıp kalkamayacağını; ‘çocuklar’ için yapılması gerekenleri yapıp yapamayacağını bilmek istiyorum.

Kim olduğun, buraya nereden ve nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Birlikte bir ateşin ortasında düştüğümüzde, gerektiğinde yanmayı göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum.

Yalnız kalmaya katlanıp katlanamadığını bilmek istiyorum. İçinde yüreğinden başka tutunacak hiç bir şeyin kalmadığında, o amansız varlığını sevmeye devam edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.
Bugüne kadar ne öğrendiğin, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum…”
 
Metnin orijinalini bulmaya çalışırken, bu yazının yazılış hikâyesini Oriah'ın kaleminden okuyorum. Gittiği bir partiden bahsediyor. Orada tanıştığı insanları, sorulan cevaplanan soruları. "Ne iş yapıyorsunuz?", "Ev sahibini nereden tanıyorsunuz?" gibi derinliksiz, tek kullanımlık sorular. Eve geldiğinde ruhu daralınca hep yaptığı şeyi yapıyor: Yazmaya başlıyor. Önce gece boyu içinde bulunduğu diyalogları yazıyor. Sonra "Ortada bir sorun var." hissinin kökenini yazıyor o geceyle ilgili olarak. Ve bu metin ortaya çıkıyor.
 
Yazarın kendi internet sitesini buluyorum sonra. Belirli bir e-posta listesine yıl içinde 3-4 kez bir bülten gönderdiğini öğreniyorum oradan. Ve bu listeye kaydolmak için bir e-posta atmamızın yeterli olduğunu. Aynen burada anlattığım gibi anlatıyorum e-postamda, metnine nasıl rastladığımı. Önce Gezi olaylarından bahsediyorum bir cümleyle. Cevap beklemiyorum. Ama akşama cevap geliyor.
 
Türkiye'deki olayları takip ettiğini, dualarının demokrasinin ve adaletin her yerde derinleştirilmesi yönünde olduğunu söylüyor. Ve bu konuyla ilgili bir yazıda metninin geçmesinden onur duyduğunu. Seviniyorum. 
 
Buraya bunu yazmakta tereddüt ediyorum önce. Çünkü bu metnin beğenilip paylaşılmasından sonra aynı adlı bir kitap yazma tekliflerini kabul ettiğini, ve benzer isimli birkaç kitabının daha olduğunu gördüğümde "kişisel gelişim" kitapları geliyor aklıma. Hani bana hep antipatik gelen. Şehir yaşamında kendini kaybetmiş insanların yaşamlarını değiştirecekmiş taklidi yapan, ama okunduğu saatler haricinde hiçbir etkisi olmayan kitaplar. 
 
Sonra umursamıyorum. Sadece yazıyı paylaşmak için bile değer diyorum. Hem ne zamandır da yazmamıştım, bir geri dönüş iyi olur diyorum.  

katharsis

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

Hiç yorum yok: