Barselona'dan Notlar No: 2

Barselona'da ikinci güne hazır mıyız?

İlk gün eski şehrin yer aldığı Barri Gotic bölgesinde gezdik. İkinci gün önce biraz hostelimizin etrafını inceleyelim dedik. Bölgenin adı Eixample, elimizdeki Barselona Guide'ı şöyle diyor:

" Barselona'ya gelen çoğu ziyaretçi için ilk durak Barri Gotic'tir.(Biz de aynen öyle yaptık :D ) Ama Barselona'nın bir tasarım şehri olduğu imajını yaratan yer, etkileyici Modernista mimarisi, zarif butikleri ve son moda restoranları ile Eixample'dir."

İlk durağımız İspanya'nın pek meşhur mimarı Gaudi'nin eseri Casa Batllo. Kaza Batyo diye okunuyor kendisi.  Gaudi ve ismini hatırlamadığım bir kişinin normal bir apartman binası iken adeta makyaj gibi, kostüm giydirir gibi süsledikleri bu bina benim gözdem. Kendisi ile duygusal bir bağ kurduk. Phantom of the operadan fırlamış gibi balkonlar, mavili morlu renkler, kemiği andıran sütunlar ile apartman apartman değil Hansel ve Gretel'deki cadının evi adeta!


Fakat bilet çok pahalı geldi içeri giremedik... Öğrenci 16 euro idi yanlış hatırlamıyorsam. Gerçi sonradan Barselona ajandasına 19.5 euro verdim orası ayrı... İçimte uktedir Casa Batllo'nun içi. Bir dahaki sefere artık.

Casa Batllo'nun yanındaki bina da az değil doğrusu. O da çok estetik bir bina. Zamanında çikolata baronu Antoni Amatller için inşa edilmiş.

Daha sonra dolana dolana, restoranları ve dükkanları inceleye inceleye Barselona üniversitesine şööööyle uzaktan bir bakaraktan tekrar Plaça Catalunya'ya vardık. Ordan Els Quatre Gats'a gittik: Pablo Picasso'nun uğrak yeri, dönemin ünlü sanatçılarının sık sık gelip gittiği bir mekan. Pahalıydı ve sanırım rezervasyon istiyordu. E Barselona'ya gidip de kapısının önünden geçmemek olmazdı. Hatta kapının önünde Pablo Picasso kitabımla da fotoğrafımı çektirmeyi ihmal etmedim!


Eixample'den sonra durağımız bir diğer bölge Raval oldu. Biraz Raval hakkında bilgi verelim:

Raval: Barselona'nın karanlık kalbi

20. yüzyılın başlarında bölge tekinsiz tiyatrolar, genelevler, ucuz oteller ile dolu, anarşist gruplar, fahişeler ve travestilere ev sahipliği yapan Raval son yıllarda devlet tarafından nezihleştirilmeye çalışılıyor. Ama hala bölgede genelevler ve fahişe sayısı yüksek.

Bölge aynı zamanda sanayi devriminden sonra İspanya'nın işçi merkezi olmuş. Şimdiye dönersek bölgede hep göçmenler konaklıyor. Biz katharsis'le dolaşırken biraz korktuk açıkçası, belki biraz da okuduklarımızdan...

Raval bölgese La Rambla'dan giriş yaptığımızda Gaudi'nin gençlik dönemine ait bir eser ile karşılaşıyoruz: Palau Güell

Devrin ticaret devi tekstilci Güell ile Gaudi'nin dostluğu kesinlikle Gaudi'nin bildiğimiz meşhur mimar olmasını sağlayan önemli etkenlerden biri. Dostlukları boyunca Güell Gaudi'nin sanatını hep destekliyor, ona siparişlerde bulunuyor. Palau Güell'de bu siparişlerden biri. Güell ailesinin konaklaması için inşa edilmiş Palau Güell'i gezmek istiyorsanız ücreti sadece 8 euro (öğrenci)

katharsis ile beraber özellikle düzenlenen turu çok beğendik bunu söylemeden edemeyeceğim. Levhalar ile evin içinde adım adım gezdik, elimizde audioguide ile her oda hakkında bilgilendik. Üçüncü günü anlatırken de değineceğim tabi ama aynı tur keyfini Sagrada Familia'da yaşayamadık.


Gaudi'nin gençlik dönemine ait diye mi yoksa içinde aile yaşayacak abartmayayım gibi düşündü diye mi bilinmez ama evin için pek anormallikler, masalsı haller, doğaya özgü figürler yok. Ama attığınız her adımda hayran olacağınızı söyleyebilirim. Evin Gaudi'nin eseri olduğunu ise en iyi çatıya çıkınca anlıyorsunuz:




İlk gün olduğu gibi hostele gelip dinlendikten sonra geceye hazırlandık. Şimdi favori restoranımıza geçiyoruz: Tapa Tapa! Tapaslardan bahsetmiştik zaten, Tapa Tapa'da tapas ve içki temalı bir restoran, Passeig de Gracia'nın üzerinde. Başka yerlerde de şubeleri var bir tanesine daha gittik ilerleyen yazılarda göreceksiniz. O gün gittiğimiz Tapa Tapa'da biz mutluluktan havalara uçtuk! Risottolar, teriyaki soslu tavuklar, sangrialar oy oy oy... Ve en güzel yanı: Casa Batllo manzarası! Gece aydınlanmış Casa Batllo'ya karşı yenen güzel bir yemekten sonra daha ne ister ki insan? Ben soruyu cevaplayayım: Jazz !!!

Gecenin son durağı Harlem Jazz Club. Öncelikle bu mekana gelmemizi sağlayan Y.'dan aldığımız Time Out Barselona Guide'ına milyonlarca teşekkür! Plaza Reial'in arkasındaki salaş sokağı takip edip George Orwell meydanına ulaşınca sağdaki yoldan devam ediyorsunuz.Minik bir sahne, kırmızı sıcak bir ışık, sahnenin dibinden başlayan masalar ve sahnen yanında bar sandalyeleri. Giriş 6 euro ve bir içki dahil!

Bizim gittiğimiz gün Blues Jam Session isimli ekip varmış. Hiçbir şarkı tanıdık gelmese de bildiğimiz sevdiğimiz tarz müzik, dinlemek çok keyifliydi. katharsis'le sürekli gülüştük. Çalanlar gerçekten çok iyiydi! Özellikle solist mimikleri ve montaj yapar gibi karakterden karaktere girişi ile...

"Mama don't like what we're gonna do tonight so....... HUSH! "

diye not düşmüş katharsis defterimize, bir de şöyle demiş: Çapkın gülüşlü sempatik solist, sevdik seni! (İki buçuk saat mi kaldık biz orda?! diyo şimdi de.)


Mekana girerken bir hatunla tanıştık, çok sıcakkanlı tatlı bir şey çıktı. Oradayken onunla sohbet ettik biraz. Bize mekanlar tavsiye etti, biz gitme fırsatı bulamadık ama siz mutlaka deneyin:

Perşembe günleri için:    Factory Club - Rock & Indie
                                    City Hall - Electro & Deep House Music (2 katlı)
                                    Sidecar - Rock & Spanish Music

Çarşamba günleri için:   Moog - Electro & Rock ( 2 katlı )
                                    Apolo - Rumba 

A must-go for a drink and dance is Ocana diye de not düşmüş bizimki. Yeni bir mekanmış, uğramaya değermiş.

İlk günün tecrübesizliğinin üstüne ikinci günün güzellikleri ne iyi geldi, mutluluğun resmiydik bizzat. Ertesi gün S. de gelecekti, daha ne olsun!

Zeze

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

Hiç yorum yok: