Katharsis. Türkçeye "arınma" olarak çevrilmiş. "Duygu boşaltımı" diyorum ben anlatırken ama, sanırım arınma kadar hoş bir izlenim uyandırmıyor benim tanımım. Neyse efendim, "Arınmaysa arınma, neden katharsis falan diyoruz, artist miyiz biz?" diyecek olan varsa, cevabım şu: "Evet, artistiz.". Biz artist olmasak da, katharsisi bir artist söylemiş, biz de onu taklit ediyoruz. Kendisi Aristoteles adlı bir abimiz. Çok uzun yıllar önce yaşamış. Bir de kitabı varmış Poetika diye. Orada uzun uzun sanat felsefesine girmiş. Bir bölümünde de diyormuş ki; sanat, izleyenin/dinleyenin vs. duygularını eserle özdeşleştirmesini ve bu yolla kendini arındırmasını sağlar. Mesela, diyormuş, bir tiyatro eserinde, ki kendisinin zamanında tragedyalar pek popüler, seyirci karakterlerden herhangi birinin duygularını kendi duygularıyla kıyaslar, onu kendisine benzetir. Onunla ağlar onunla güler yani kısacası.
Ben bu durumda size "Benim duygularımla özdeşleşin." mi diyorum? Hayır. Yani özdeşleşmek isteyen varsa buyursun gelsin, başımın üstünde yeri var tabii ama zorlamaca yok. Ben duygu boşaltımını kendi üzerimde uygulamaya çalışıyorum sadece. Yani burada oyuncudan ziyade, seyirci konumundayım. Hem yazdım, hem oynadım, hem izledim, hem arındım. Veyahut arınacağım.
Aristoteles abimize gelince, kendisine saygım sonsuz; ama şunu bilmesini isterim ki, devir değişti. Artık o işler pek öyle olmuyor. Oyun esnasında seyirciyi duygu boşaltımıyla çok oyalamamak lazım diyoruz artık. Geçenlerde dünyadan Bertolt Brecht geçti de, o anlattı bunları da. Epik tiyatro dedi, yabancılaştırma dedi. Bir de o gittikten yaklaşık 20 yıl kadar sonra Sarah Kane geldi geçti ki, amanın! Onları sonra da konuşuruz Aristo (Hemen de samimileştim bak.).
Ama ne yalan söyleyeyim, "katharsis" daha havalı!
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
2 yorum:
Yalnız ben şaştım kaldım niye devir değişti yahu niye duygu boşaltımı oyalamaca. Brecht i de severim ama uyuşamadık galiba.İlgili yazını bekliyorum meraklan. Ve HOŞGELDİN !! :)
Oyalamaktan kastım gereksiz zaman harcatmak değil, sadece zaman harcatmak. Yani duygu boşaltımı yerine düşünce doldurumu yaptırmak daha bi kullanışlı gibi. Abartmadan tabi. Sanat dediğimiz duygusal bişey nihayetinde, öyle değil mi azizim? :)
Ve daha önce de belirttiğim gibi, HOŞBULDUK!
Yorum Gönder