Ama bir yer var ki alırsın eline
dergini kitabını, oturur müziğin keyfini çıkararak vakit geçirirsin. Neresi mi?
Taksimdeki Mephisto’nun üstündeki Mephisto Cafe. Mephisto’yu oldum olası pek
severim, buluştuğum kişi gecikince hemen oraya girerim dalarım kitapların
arasına ve defterlerin ve kalemlerin ve cdlerin ve… Sonra geç kalan ben olurum J Üst katındaki cafesi
ise ayrı bir güzel. Dediğim gibi tek başınayken oturmaktan en keyif aldığım
yer. Mephisto Cafe benim sığınağım, limanım. Geçen ay Taksimde geçirmem gereken
dört saatlik kabus bir süre vardı, keyfim de pek yoktu. Ben de kendimi
Mephistoya attım, aldığım kitaplardan birini ( Cesare Pavese – Yalnız Kadınlar
Arasında) okumaya başladım. Dört saate yakın orda oturdum hiç rahatsızlık
duymadan. Çalışanları çok güleç, çok içten. Ve hepsi çok genç. En en harika şey
ise : Çaldıkları müzikler harika ! Genelde jazz, hafif müzikler, şık
müzikler. Orda geçirdiğiniz vakti
renklendiren, insanı dinlendiren, eğlendiren müzikler.
Biz katharsis’le pek severiz
Mephisto’yu . En son 123 - Notalardan doğan bir dünya yazısında bahsettiğimiz 123 konserinden sonra ve
geçen Cuma gittiğimiz yeni konserlerinden önce de ordaydık. Yemeklerimizi yedik
( ben mantarlı tavuklu fettucini,katharsis’se schnitzel ). Servis hızlı ve
lezizdi. Ayrıca miktarlar çok doyurucu ! Üstüne ise favorim şeftali çayını içmeden
duramadım. katharsis ise mephisto özel kahvesinden içti bol kremalısından.
Harika gözükmüyorlar mı ?
Siz de
en yakında sürede uğrayın Mephisto’ya. Alın şeftali çayınızı, müziğin tadını
çıkararak kitabınızı okumaya başlayın. Cam kenarını kapabilirseniz eğer İstiklal
caddesini de gözetleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder