Bu
bloga başladığım onca süre boyunca nasıl aklıma Nick Drake hakkında bir yazı yazmak
gelmedi hiç bilmiyorum şaştım kaldım. Sanırım Nick Drake’i tamamen bana özel
bir müzisyen olarak görmemden kaynaklanıyor bu. Dün katharsis le de konuştuk
bunu. Sevdiğimiz kitabı, müzisyeni ya da filmi adeta sevdiceğimiz gibi
sahiplenip kıskanıyoruz biz ve paylaşmıyoruz yar etmem ben onu başkasına
mantığı ile ! Ama okuyucularımız için bir istisna yapabiliriz J.
Neresinden
başlasam bu kendi halinde adamın kendine özgü hikayesine. Biraz biyografik bilgi verelim önce. 1948 ile
1974 yılları arasında Britanya’da yaşıyor kendisi. Müziğini amerikan folk müzik olarak
tanımlayabiliriz. Vazgeçilmez enstrümanı perküsyonlar eşliğinde gitar. Bazı
şarkılarında keman, flüt gibi enstrümanlara da rastlıyoruz. Bana Nick Drake i
sevdiren arkadaşımın dediğine göre gitar çalarken çok değişik teknikler
kullanıyor( kendisi de gitar çalardı o yüzden farkı çok iyi farkediyordu).
Gitarı normalden farklı bir şekilde akord ettiği için sanki birden fazla gitar
çalınıyormuş gibi oluyormuş ve değişik akorlar kullanıyormuş.
Sakin, utangaç ve karamsar. Nick Drake in iç dünyasını anlatan en isabetli üç sıfat. Söylenenlere göre o kadar utangaçmış ki stüdyoda bile sırtını insanlara döner duvara karşı çalarmış. Konserlere çıkmaktan çekindiği için yaşadığı dönemde pek ilgi çekmemiş. Klişe bir durum olarak kıymeti öldükten sonra anlaşılmış.
Ölümü de biraz şüpheli. Son yıllarında Nick Drake giderek içine kapanmış sadece yakın arkadaşları ile görüşüyormuş. 1974 yılında aşırı antidepresan kullanımından dolayı ölmüş. İntihar olarak düşünülmesinin sebebi başucunda Albert Camus’nun Sisifos Söyleni adlı kitabın olması. Ben de merak edip kitabı almıştım ama henüz okumadım, okuduğumda burdan paylaşırım hakikaten böyle bir karamsarlığa sürükleyebilecek bir kitap olup olmadığını. Ama annesi ve yakın arkadaşlar bunun bir intihar olmadığını, uyku tutmadığı bir gece fazladan antidepresan aldığını söylüyorlar.
Sakin, utangaç ve karamsar. Nick Drake in iç dünyasını anlatan en isabetli üç sıfat. Söylenenlere göre o kadar utangaçmış ki stüdyoda bile sırtını insanlara döner duvara karşı çalarmış. Konserlere çıkmaktan çekindiği için yaşadığı dönemde pek ilgi çekmemiş. Klişe bir durum olarak kıymeti öldükten sonra anlaşılmış.
Ölümü de biraz şüpheli. Son yıllarında Nick Drake giderek içine kapanmış sadece yakın arkadaşları ile görüşüyormuş. 1974 yılında aşırı antidepresan kullanımından dolayı ölmüş. İntihar olarak düşünülmesinin sebebi başucunda Albert Camus’nun Sisifos Söyleni adlı kitabın olması. Ben de merak edip kitabı almıştım ama henüz okumadım, okuduğumda burdan paylaşırım hakikaten böyle bir karamsarlığa sürükleyebilecek bir kitap olup olmadığını. Ama annesi ve yakın arkadaşlar bunun bir intihar olmadığını, uyku tutmadığı bir gece fazladan antidepresan aldığını söylüyorlar.
Buraya
kadar yazdıklarımı ufak bir araştırma sonucu öğrenebilirdiniz. Ben istiyorum ki
daha yakından tanıyalım onu. Kendi favorilerimden bahsediyim ben size, ufak bir
playlist yapalım:
Day is Done: When
the party’s through
Seems so very sad for you
Didn’t do the things you meant to do
Now there’s no time to start anew
Now the party’s through sözleri ile beni benden alan hafif karamsar bir şarkı.
Didn’t do the things you meant to do
Now there’s no time to start anew
Now the party’s through sözleri ile beni benden alan hafif karamsar bir şarkı.
Cello Song: Arkadaki perküsyonu ( bongo olduğunu
tahmin ediyorum), ara ara giren yaylısı ( çello herhalde), belli bir yerden
sonra giren shaker ile pek zengin bir şarkı. Favori kısmım gelsin o zaman:
So forget this cruel world
Where I belong
I’ll just sit and wait
And sing my song
And if one day you should see me in the crowd
Lend a hand and lift me
To your place in the cloud
Where I belong
I’ll just sit and wait
And sing my song
And if one day you should see me in the crowd
Lend a hand and lift me
To your place in the cloud
Time of No Reply:
Ölümünden sonra ses kayıtları ile
oluşturulan aynı isimli albümden bir şarkı. Nick Drake i dinlemeye başladıktan
çok sonra buldum bu şarkıyı ama sanırım en çok sevdiğim bu. Çok sakin, çok huzurlu.
Time goes by from year to year
And no one asks why I am standing here
But I have my answer as I look to the sky
This is the time of no reply.
And no one asks why I am standing here
But I have my answer as I look to the sky
This is the time of no reply.
Daha bir sürü şarkısı hakkında yazabilirim ama geri
kalanını da siz keşfedin yahu ! "I was made to love magic" , " Pink Moon" "The thoughts of Mary Jane" şarkılarını da mutlaka dinleyin derim. Dinledikten sonra yorumlarınızı almayı çok
isterim, o kadar derinlerden çıkarıp sevdiceğimi sizle paylaştım !
3 yorum:
@zeze kendine saklasaydın bazılarının belki hiç haberi olmayacaktıı ehehe, şarkı sözlerini çok sevdim.bi ara kesinlikle dinlemeliyim
Gerçekten değerleri öldükten sonra anlaşılıyor. Güzel yazı, bir müzisyen daha tanımış olduk. :)
Paylaşımım işe yaramış demektir o zaman Erdi çok sevindim :)
Yorum Gönder