Yaşlanmak
Son zamanlarda yaşlandığımda nasıl bir hayatım olacağı ile ilgili daha sık düşünüyorum. Çeşitli teorilerim var tabi. Bunlardan biri de The Simpsons'daki çatlak teyze gibi kedilerimle saçı başı dağınık, ne dediğim anlaşılmaz bir şekilde takılmak. ( Ps. Kedileri pek sevmem, hatta hiç sevmem )
Daha huzurlu bir hayat olur belki diyorum. Daha az kaygı, daha az telaş. Olan olmuş artık yaşamaya bak tadında.
Kafamı dağıtmak için dışarılarda dolanırken de çok gözüme takılıyorlar. İzliyorum, gözlüyorum, süzüyorum. Hikayelerini merak ediyorum. Sırrınız ne diye sormak istiyorum. Kaç yıl olmuş sıkılmadın mı? Ben şahsen yirmi yıldır buralardayım. Şimdi bu yirmi yılın beş yılını hiç hatırlamadığımı da düşünürsek, on beş yıllık bir geçmişim var. Bence epey olmuş. Altmış, yetmiş benim için inanılmaz rakamlar.
Benim hafızam da kötü zaten. Şimdiden geriye dönüp baktığımda ilkokul yıllarım epey sisli, bulutlu. Diyelim ki geldim altmışlı yaşlara, ben ne anlatacağım kıvırcık şebelek torunlarıma?
O yaşta tek derdim bu olsun bence.
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
2 yorum:
kedileri bende sevmem. zorunlu kalmadıkça.
kedileri sevmek için nası bi zorunluluk yaşadığını merak ettim.:) ben severim. çok severim keretaları.
Yorum Gönder