İtiraf ediyorum ! 20 yıllık yaşam sürecim iki saat önceye kadar bir an olsun şöyle bir 10 dakkacık bile olsun Cem Yılmaz izlememiştim. Arkadaşlarım anlam veremediğim cümleler söylediler ağızları kulaklarında, kibarlık ettim gülümsedim yıllarca. Ama hep anladılar... İzlememişsin dediler.. Kınadılar.. Ve sonunda artık ben de tarikatın bir üyesiyim ! Daha yeniyim henüz karnım ağrımadı gülmekten ama güldüm, baya sesli güldüm. Babam geldi kızım hayırdır dedi oturdu izledi gitti. Ailecek alışık değiliz biz böyle şeylere. İlkinde ağır gelmesin birden dedim mola dedi bıraktım devamı yarın.
İlk defa bunu yapan kişi ben olmak istiyorum : Kaynım bana kaydıııı.
Ama şu an şahsi favorim : Leeeeet the sunshinee leet the sunshine IN !
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder