İmkansızın Şarkısı - Murakami

Şu ana kadar neden İmkansızın Şarkısı hakkında bir şeyler yazmadık bilemiyorum. Oysa katharsis de ben de okuduk kitabı ve çok sevdik. Yetmedi filmini izledik. Şimdi bir şeyler yazmak istiyorum ama elim gitmiyor hala. Çok sevdiğin şeyleri paylaşamazsın ya bazen. Ya da sözcükler kafandaki ve kalbindeki şeyleri karşı tarafa aktarmaya yetmez. Kitap tanıtımı yapmak niyetinde değilim, kitap hakkında güzel yazılar okudum zaten: Bakınız Hayallerim,Delorean ve Sen blogundan bir yazı.

Vatanabe ve Naoko
Haruki Murakami'nin İmkansızın Şarkısı - aslında adı Norwegian Wood, The Beatles şarkısından alıyor ismini- dışında bir de Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında kitabını okudum. İki kitabı okurken de hissettiğim duygular ve hayatımdan ilişkilendirdiğim insanlar aynıydı. Bu kitapları okurken çok güzel bir müzik dinliyor gibi hissediyorum bir kere. Biraz melankolik, sakin bir müzik. Ama güçlü duygular, özellikle sevgi içeriyor.

Yazıyı takip edebilmek adına kısa bir özet geçelim: Vatanabe ile Kizuki çocukluk arkadaşı. Kizuki bir gün intihar eder ve kimse nedenini bilmez. Vatanabe Tokyo'da okumaya başlar ve orda tesadüfen Kizuki'nin sevgili Naoko ile karşılaşır. Günleri, haftalar süren birbirlerinin hayatına eşlik etme durumundan sonra Naoko'nun doğum gününde sevişirler.  Sonra Naoko ortadan kaybolur. Bu sırada Vatanabe'nin hayatında Midori isimli bir kız da girer. Naoko ise intihara meyilli olduğundan bir ruh hastanesinde kalmaktadır ve orada Reiko ile tanışır. Vatanabe bir süre sonra Naoko ile temasa geçer, onu bir kaç kere ziyarete gider. Sonuna geleceğiz. Ya da gelmeyelim siz okuyun. Zaten bu özet sırasında aralarda yaşananlar asıl önemli kısımlar.

İmkansızın Şarkısı kitabında üzerinde yazmak istediğim şeylerden biri ölüm teması. Kitap biri başta biri sonda olmak üzere üç intihar içeriyor. İşin dikkat çekici olan tarafı bu intiharların okuyucuya aktarılışı. (Tahminen) İntiharı olağan dışı bir şey olarak görmeyen Murakami kitap sırasında intihar etmekten "intihar etmek" olarak benzetmez, canına kıydı, kendini öldürdü gibi ifadeler kullanmaz. İki baş karakter olan Vatanave ile Naoko'yu birbirine bağlayan Kizuki karakterinin ölümünden " O gece garajda öldü." diye bahseder ve kendini nasıl arabanın egzoz deliğine çorap sokup arabayı dumanla doldurarak öldürdüğünü detaylarıyla anlatır. Kitabın ortalarında intihar eden Hatsumi için ise " Hayatında bir noktaya ulaştı ve bir anlığına bitirmeye karar verdi." der. Zaten Murakami ölüm hakkındaki düşüncelerini baş karakter Vatanabe'nin ağzından okuyucuya aktarır:

  " Ölüm vardır, yaşamın zıddı değil bir parçası olarak."

Biraz da karakterlerden bahsedelim. Baş karakter Vatanabe karakteri sempatikti bana kalırsa. Zaten diğer kitabında da benzer bir karakterdi. Biraz içine kapanık, ama cool, okuyan, düşünen bir tip. Ölen Kizuki'nin sevgili ve Vatanabe ile bir şeyler yaşayacak olan Naoko ise kapalı bir kutu. Sessizliğinin sesi ile yaşamını sürdüren bir kız. Daha sonra yakınlaşacağı Midori ise dünya tatlısı, yaşama sevinci ile dolu, sevgisi dışarı taşan bir kız. Yan karakterlerden Reiko ise hikayesi ile ilgi çekiyor.

Naoko, Reiko ve Vatanabe
Naoko ve Reiko'nun kaldıkları yeri ve ordaki insanları , tam olarak ruh hastanesi diyemiyorum aslında çünkü delilik söz konusu değil, Veronika Ölmek İstiyor'u okuduktan sonra ordaki ruh hastanesine benzettim. İkisinde de orada kalan insanlar dış dünyaya göre daha farklı olan, başlarından bazı olaylar geçmiş, hayata bakışları farklı insanlar.

Vatanabe ve hayatına giren iki kıza hissettiği şeyler ise benim son zamanlarda düşündüklerime paralel. Sevgi sadece bir kişiye ait olabilir mi? Vatanabe Reiko'ya yazdığı mektupta şöyle diyor: 

" Ben Naoko'yu sevdim ve hala da seviyorum. Ama Midoriyle de aramda olan şey bana ciddi gibi geliyor. Naoko'ya hissettiklerim sakin, tatlı ve saf bir sevgi. Midoriye hissettiklerim yürüyor, soluk alıyor, yürek gibi vuruyor."

Reiko ise şöyle cevap veriyor:

"Midori sıradışı bir kız olmalı. Mektuplarınızı okurken ona aşık olduğunuzu anladım. Ama Naoko'ya da aşık olduğunuzu kabul ediyorum. Ve bu sizin suçunuz değil, böyle şeyler sık sık oluyor. Çok güzel bir havada çok güzel bir gölde gemiyle gezmek kadar basit bir şey. Gökyüzü pırıl pırıl, manzara göz kamaştırıcı..."

Sevgi kadar güzel ve anlamlı bir şeyi tek bir kişiye adamak nasıl bir bencilliktir.  Kendimizi kandırmayalım, hayatımız boyunca aynı anda bir çok kişiye güzel hisler besliyoruz. Hepimiz bunu kabul etsek, her şey daha kolay olabilir.

Bu şekilde düşündüğümüzde kitabın sonunda Vatanabe'nin Reiko ile bütün gece Naoko için gitar çalıp şarkı söylemelerinden sonra sevişmeleri de anlam kazanıyor.

Zeze

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

1 yorum:

katharsis dedi ki...

Şu cümle aklıma kazınmış benim de: "Tam yaşamın ortalık yerindeyken, her şey ölümün çevresinde dönüyordu." Bi de, melankolik ve sakin ama insanın içinde güçlü duygular uyandıran bi müzik gibi olması fikrine kelimesi kelimesine katılıyorum.
Ama şu birden fazla kişiye duyulan sevgiyi/aşkı kabullenemiyorum bi türlü. Yine de Vatanabe'nin iki sevgiyi farklı betimleyişi, daha akla yatar hâle getiriyor durumu benim için. :)