Time to fill the blanks

Hello World !

Sıradan dünyanın sıradan işlerine yolumu kaybettiğim için uzunca süre yazacak vakit bulamadım. Ayrıca "uluslararası" bir blog sahibi olayım diye ingilizce yazmaya çalışsam da bu beni epey yavaşlatıyor. O yüzden yaşasın anadil ! Yazın iş güç yokken kolay oluyor tabi ama üniversitenin başlaması ile ve uykuya düşkünlüğüm sebebiyle en kolayı türkçe yazmak.

Sonunda uzun süreli bir tatil geldi çattı, artık içe dönüş yolculuğum başlayabilir ! Tatile indirdiğim ama yine "vaktim" olmadığı için izleyemediğim  Once ı izlemekle başladım. İki insanın müzik ile birbirine bağlanmasının en güzel örneğini anlatan Once kesinlikle müstakbel sevgilimle izlemem gereken filmler arasına kendisini yazdırdı. Hikayesini ve hissettiklerini gitarı ve sesiyle anlatan bir sokak şarkıcısı ile kendi halinde piyanoya ilgisi olan çek bir kızın rastlantısal ilişkileri müzikal kıvamında anlatılıyor. Tüm film boyunca bilmediğim şarkılara mırıldanarak eşlik ettim hala da kafamda çalıyor. İşte dedim, hayallerimdeki "iletişim". İlişki ya da aşk yerine iletişim kullanıyorum evet çünkü film boyunca hiçbir yakınlaşma söz konusu değil ufacık bir öpücük bile. Saf bir sevgi ve iletişim söz konusu sadece. Çok içten, müzikle dolu bir iletişim. Darısı başıma ne diyeyim. Olan çalışacağım matematik vizesine oldu ona yanarım, gel de şimdi ilham perilerini ve uçuşan kelebekleri kov da türev çalış!Di mi ama ?


Zeze

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

Hiç yorum yok: