Carolyn bir emlakçı. Herkes gibi
işinde başarılı olmak istiyor. Bir evi, arabası, ailesi var ama o daha çok şey
istiyor. “Bugün bu evi satacağım. Ben bugün bu evi satacağım.” Bu cümleyi
histerik bir şekilde tekrarlayarak
özenle evi temizliyor. Yüzünde kocaman bir gülümseme, neşeli ses tonuyla bu
ancak rüyalarda görebileceğimiz evi
müşterilere tanıtıyor. Günün sonunda bir çift Carolyn e acımasız
gerçekleri söylüyor: "Arka bahçedeki havuzun bir göl gibi olduğunu yazmışsınız.
Bu bir göl değil sadece çimento deliği. " Bir sonraki sahnede Carolyn i
hıçkırarak ağlarken görüyoruz.
Sabah uyandığımızda çaresiz ve
mutsuz hissetmemize sebep olacak kurallar koyduk kendimize, hedefler
belirledik. Hayatlarımızın anlamını elle tutulabilir, gözle görülebilir ve daha
da önemlisi parayla alınabilir nesnelere yükledik. Etrafımızı pek değerli
bulduğumuz mobilyalarla döşedik. Her sabah arabamızı yıkadık belki özenle.
Çalıştık, emek verdik ve hak ettiğimizi düşünerek bize sunulan Ikea
kataloğundan döşedik etrafımızı. Bunda yanlış bir şey yoktu, tabi eğer
gerçekten etrafımızda görmek istediklerimiz bu nesnelerdiyse. Arabanın
camlarını özenle silerken kendi yansımamızı göremeyecek hale gelmeyeceksek
başarılarımızı nesnelerle somutlaştırmakta hiçbir sorun yoktu elbette.
American Beauty işte tam bu
noktada, yani camda kendi yansımızı göremediğimiz anda bize avazı çıktığı kadar
bağırıyor : This is just a fucking couch ! Varoluş sancılı bir süreç evet, ama
bizler anlamı ve güzelliği satın
alabildiğimiz ya da alamayacağımız nesnelere yükleyerek huzura ulaşmak için
yanlış yolu seçtik.
Gece klubündeyim mesela, dans
ediyorum. Dans etmek denebilirse. Çünkü
ben sadece müziği dinleyip ona eşlik etmek yerine kendimi dışardan izlemeye
çalışıyorum. Her hareketimde başkasının
gözünde nasıl göründüğümü merak ediyorum. Bir fotoğrafım çekilse keşke diyorum,
acaba nasıl görünüyorum. Ben dans etmiyorum sadece oynuyorum. Evet bunu korkmadan itiraf edebiliyorum keşke
siz de edebilseniz. Arkadaşlarla güzel bir gün geçirmek artık çekilen
fotoğraflara, atılan “twit”lere, sosyal sayfalarda “check in” e bağlı. Kocaman gülümsemeyle bir
fotoğrafın yok mu o güne dair ? O zaman
vakit kaybıymış.
Güzelliği , mutluluğu, anlamı
nesnelerde kaybettik biz.
Başarılı olmak için başarı imajı
yaratmak zorunda hissettik. Yarattığımız imajların arkasına sığınmayı daha
kolay bulduk. American Beauty nin bu sahte imajlara ve altında saklı gerçeklere
dair de söyleyeceği çok şey var. Başka kızlara her daim beraber olduğu
erkekleri anlatan, sürekli erkekler hakkında konuşan, baştan çıkarıcı
kıyafetler giyip baştan çıkarıcı tavırlarda bulunan Jane in yakın arkadaşının
filmin sonunda bakire olduğu ortaya çıkıyor.Sıradan olmaktan o kadar çok
korkuyordur ki. Film boyunca asker
oluşu, evindeki silahları,evdeki erkek otoritesi ve gaylere karşı sert tavrı
ile vurgulanan Burnham ailesinin yeni komşusu yine filmin sonunda ana
karakterimiz Lester ı dudağından öpüyor. Ne büyük sürpriz !
Sen, bizi eleştiren sen bu
dünyanın bir parçası değil misin diye soracaksınız doğal olarak. Öyleyim hem de
en kötüsüyüm. Havalı laflarıma rağmen
ben de arkadaşlar, ilişkiler, sosyal statüler arasında yolumu kaybediyorum,
ufak şeyler için günümü berbat ediyorum.
Ama çabalıyorum. Hatırlamaya çalışıyorum. Daha doğrusu unutmamaya.
“I need to remember. Sometimes
there is so much beauty in the world. I feel like I can’t take it and my heart
is going to a cave in.” Rüzgarda on beş dakika boyunca salınan beyaz bir poşeti
izlerken Ricky bunları söylüyor. Bence filmin en güzel sahnesi.
Kurallar, beklentiler, ilişkiler,
planlar, başarısızlıklar.. Kafamı kurcalayan, neşemi yok eden bu önemsiz
ayrıntılardan kurtulmak istediğimde hatırlamaya çalışıyorum.Başımı döndüren
gökyüzünü, beni gülümseten bir melodiyi, ayaklarımın altında çıtırdayan
yaprakların sesini, çileğin tadını, denizin mavisini… Korkmam ve üzülmem için hiçbir sebep yok.
Filmin sonunda çalan şarkının Because
olması beni hiç şaşırtmıyor :
Because
the world is round it turns me on
Because the world is round...
Because the wind is high it blows my mind
Because the wind is high......
Love is all, love is new
Love is all, love is you
Because the sky is blue, it makes me cry
Because the sky is blue.......
Because the world is round...
Because the wind is high it blows my mind
Because the wind is high......
Love is all, love is new
Love is all, love is you
Because the sky is blue, it makes me cry
Because the sky is blue.......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder