Black Mirror


 Kitap olsun film olsun, insan olsun şarkı olsun, herhangi bir şey ile aramızda tatlı tesadüfler yaşandıysa inanın daha çok seviyorum onu. Black Mirror da benim için öyle oldu. Diziye bu hafta Y. tavsiyesinin hemen ardından H.A'un blogundaki yazısı ile karşılaşmamla başlasam da aslında daha önceden bizim yollarımız bu diziyle kesişmiş. Dizinin bir bölümünü bitirdikten sonra eski bir defterimi karıştırırken, ki bu defter 2010-2011 yılı öss soru defterim olur, düştüğüm bir not buldum: "Black Mirror - 3 bölümlük dizi" Zaten sevmiştim diziyi, daha da bir keyiflendim.

Bu kadar tanışma hikayesi yeter diziye dönelim.

Blogun takipçileri bilir biz Palahniuk'u pek severiz. Kitaplarında bolca tüketim çılgınlığını, medyanın oyunlarını, teknoloji bağımlılığını, basının ve dilin gücünü konu eder. Bu dizi de bence Palahniuk'un favori dizilerinden biridir zira konuları tam da bunlar.



Neden bu dizi sevilir?

- İngiliz dizisi. Aksanlarını yerim.
- Mini dizi. Her bölüm mekan, oyuncu ve kurgu açısından birbirinden bağımsız. Hatta süreleri bile birbirinden farklı. Tek ortak noktaları eleştirileri. Çıtır çerez bir dizi anlayacağınız.
- Distopyalar. Distopya kitaplar okumayı da çok severim ben. Okuyucuya ileri düzeyde olumsuz bir dünya ile şimdiki dünyanın ortak noktalarını göstererek varolan olan düzene laf sokmanın en güzel yollarından biridir nitekim.

Ağır spoiler vermeden azıcık ipucu ile bölümlere tepkiler

Ama diyorsanız ki ben hiç ipucu olmadan izlemeliyim, valla haklısınız derim o zaman iki resim arasını es geçiniz.


1.1. Çüş dedirtiyor.
1.2. Acun'a bir selam çakıyor. Yaşamımızı sürdürmek için yaptığımız tüm meslekleri avukatlık olsun doktorluk olsun işçilik olsun hepsini tek bir işe -pedal çevirmek- indirgeyerek çalışma saatlerinin abartısına ve para kavramına güzel bir gönderme yapmış bence.
1.3. Aldatmanın ek bir teknoloji ürünü ile nasıl daha korkunç bir hale gelebileceği.
2.1. Favori bölümüm sanırım. Sosyal medyada bilgi paylaşımının bokunu çıkarırsak neler olabilir bir fikir sunuyor.
2.2. En beğenemediğim bölüm.
2.3. Ve ikinci sezonun kapanışı bir de işin politik yanı ile yapılır. Başarılı.


Hayatımda ne değiştirdi?

İkinci sezon birinci bölümün etkisi ile dün akşam Twitter'da takip ettiğim insan sayısını 218den 71e indirdim. Tweetlerimi de silmeye başladım. Neden tamamen kapatmadın diye sorarsanız Facebook Twitter kullanmıyorum marjinalliğini yapacak kadar cesur olmamam gerçeğinin yanı sıra teknolojik gelişmelere tamamen kapalı durmanın da akıllıca bir hareket olmadığını düşünüyorum. Güncel olayları takip etmek, kültür sanat etkinliklerinden haberdar olmak, güncel olaylar karşısında başkalarının tepkilerini öğrenmek ve bazen gülmek için Twitter güzel bir mecra. Ama tanıdığın her insanı takip etmek, hayatları ile ilgili her detayı öğrenmek artık ilgilendiğim bir şey değil bundan sonra. Resmi Twitter hesapları dışında sadece gerçekten hayatlarını merak ettiğim, günlük hayatta da sıkça konuştuğum insanların ya da çok görüşmesem de ilginç veya komik tweetler atan insanların hesaplarını takipteyim sadece.

İkinci işim de Facebook haber anasayfasında haberleri çıkan insanların sayısını ve fotoğraf sayımı azaltmak olacak sanırım.

Evet ikinci sezon birinci bölüm beni çok korkuttu arkadaşlar. Ölürsem bırakın toprağın altında kalayım.

Esen kalın.

Ps. Blog yazısı için görseller ararken Black Mirror diye bir oyun gördüm. Alakası var mıdır?



Zeze

Phasellus facilisis convallis metus, ut imperdiet augue auctor nec. Duis at velit id augue lobortis porta. Sed varius, enim accumsan aliquam tincidunt, tortor urna vulputate quam, eget finibus urna est in augue.

8 yorum:

Z.U. dedi ki...

Bana da tesadüf oldu şimdi.Yakın zamanda tavsiyeyle izleyip çok beğendim ben de. Lakin 2. sezonun 2. bölümü en sevdiğim bölüm oldu. (spoiler ama) Sartre'ınkinden beter bir cehennem tasviriydi ve bayağı yaratıcı ve başarılıydı bence. Bana da son bölüm diğerlerine göre yavan geldi. Mavi yaratığın iticiliğinden de olabilir tabii.

Hayallerim, Delorean ve Sen dedi ki...

Sonunda izlemişsin Zeze! İkinci sezonun ilk bölümü beni de derinden etkiledi, sendeki etkisiyle twitter hesabında temizliğe gitmen çok takdir edilesi! Ve tabi ki dizinin güçlü etkisinin de bir göstergesi. Üçüncü sezon gelse artık...

Hayallerim, Delorean ve Sen dedi ki...

eklemeyi unutmuşum: ben de tatlı tesadüflerin hastasıyımdır :)

Zeze dedi ki...

Tatlı tesadüfler mutluluk sebebi :) Üçüncü sezonun gelişi kesin mi var mı bir haberin?

Zeze dedi ki...

Tatlı tesadüfler mutluluk sebebi :) Üçüncü sezonun gelişi kesin mi var mı bir haberin?

Adsız dedi ki...

twitter'dakilerden biri de benmişim meğer. ama dizi şahane. film tadında. beklenti yaratıyor.

Adsız dedi ki...

Açıkcası film hakkındaki elestrileriniz rezalet. Gerçekten çok beğendiğinize inanıyorum ama malesef kesinlikle yorumlama ve ifade yeteneğinden mahrumsunuz. Bırakın bu blok yazarlığını derim

Zeze dedi ki...

Blog* yazısı yazarken makale, roman, şiir yazar gibi belirli sınırlar içerisinde davranılması gerektiğini düşünmüyorum sevgili okuyucu. Blog yazarlığı da zaten insanların kendilerini daha samimi ifade edebilmeleri için doğmuş bir yol.

Dizi üzerinde yaptığım yorumların içeriğini beğenmemiş olabilirsiniz tabi ama diziyi yorumlarken takındığım tavır ifade yeteneğimin eksikliği kaynaklı olmaktan öte, çok beğendiğim bir diziyi taze taze bitirmişken samimi bir arkadaşıma anlatır gibi okuyucularımla paylaşmak istediğim için tercih ettiğim üsluptur.

Bu resmi yazı ile savunmamı tamamladıktan sonra huzur içinde Erasmus yaşamıma devam edebilirim. Esen kalın sevgili okuyucu!