Lise zamanında okul bahçesinde G.'nin elinde görmüştüm ilk defa Murakami'nin bir kitabını, Sahilde Kafka idi. Ama tanışmamız bu şeki...
Zeze
Bir !f İstanbul zamanı daha geldi çattı. Günler öncesinden filmlerin peşine düşüldü, bu sabah alarmlar kuruldu, ön satışlardan biletle...
Peki neden yaz gecesi ruhu?
Gece, günün en büyülü saatleri değil midir? Gündüzün kaosundan sıyrıldığın, kendinle baş başa kaldığın, maskelerini indirme şansına sahip olduğun, kalabalıklarından arındığın saatler.
Her şeyi yapabilirmiş, herkese ulaşabilirmiş gibi hissettiğin, varolmaktan en çok keyif aldığın dakikalar.
Kendi dünyanda ördüğün ince bir duvarın ardında gerçek dünyayı kısa bir süre için geride bıraktığın, yalnız kalabildiğin, dünyanın aslında sadece sen olduğunu en iyi anladığın saniyeler.
Bu büyülü araf en çok da yazın bulur beni. Bu blog da bir yaz gecesi doğmadı mı zaten?
Şimdi söyle, yaz gecesi ruhunu sen de hissetmedin mi hiç?